05.02.2020

Sivrihisar Tanıtım ve Tarihçe

                                                                İLÇENİN TARİHİ

Eskişehir’in güneydoğusunda Güneş dağına ait bir tepenin kuzey eteklerinde eğimli bir alanda kurulmuş olup deniz seviyesinden yüksekliği 1070-1050 metreler arasındadır. Şehir dağın eteklerinden ovaya doğru gelişme göstermiştir. Antikçağ’daki ismi Palia veya Spania (Spalia) olup Efes’ten başlayan Kral yolu şehrin yakınından geçmekteydi. İçinde bulunduğu bölge Frigler’den sonra Lidyalılar’ın, Persler’in, Büyük İskender’in ve Roma’nın hâkimiyetinde kaldı ve Bizans İmparatorluğu zamanında önemli ölçüde gelişti. Bizans İmparatoru I. Iustinianos’un VI. yüzyılda (muhtemelen 553 yılından sonra) antik Palia şehrinin üzerine Iustinianopolis adıyla bir kale yaptırmasının ve Bizans askerî yolu üstünde olmasının rolüyle gelişmesine devam etti. Yakınında bulunan önemli şehirlerden Pessinus’u (Ballıhisar) geride bıraktı. 700’lü yıllara doğru Pessinus başpiskoposu Iustinianopolis Kalesi’nde ikamet etmeye başladı.

Sivrihisar, Malazgirt Muharebesi’nden sonra 1074’te Anadolu içlerine doğru ilerleyen Selçuklular’ın hâkimiyetine girdi. 1092’de Melikşah’ın ölümü üzerine bölge I. Kılıçarslan’ın idaresine geçti. Anadolu Selçukluları zamanında uzun süre uç merkezi olarak kaldı ve bu dönemde Anadolu’nun belli başlı şehirleri arasında yer aldı. Bugün de mevcut olan pek çok tarihî eser o devirden kalmadır. III. Gıyâseddin Keyhusrev’in nâibi Emînüddin Mikâil tarafından yaptırılan Ulu Cami (673/1274), Hazinedar Necîbüddin’in inşa ettirdiği Necîbüddin Mescidi, Kılıç Mescid Camii bu eserler arasında sayılabilir. Sivrihisar Kalesi sivri kayalar üzerine inşa edilmiş olduğundan Türkler’in idaresine geçtikten sonra coğrafî yapısına nisbetle bu adla anılmaya başlanmış olmalıdır. Osmanlılar’ın son döneminde Aydın vilâyetindeki Sivrihisar’la (günümüzde İzmir’e bağlı Seferihisar) karıştırılmaması için yazışmalarda “Ankara Sivrihisarı” şeklinde kullanılmasına karar verildi.

Anadolu’daki Moğol/İlhanlı idaresi sonrasında Karamanoğulları’nın eline geçen Sivrihisar, Orhan Gazi zamanında Ankara’nın fethinin ardından 757 (1356) yılında Osmanlı idaresi altına alındı. Orhan Gazi’nin ölümüyle burası tekrar Karamanoğulları tarafından ele geçirildi. 1362’de Bursa’da tahta çıkan I. Murad ilk iş olarak kuvvetli bir ordu toplayıp 764 (1363) baharında Anadolu tarafına sefere çıktı. Eretna Beyliği kuvvetlerini Eskişehir yakınında bozguna uğrattığı gibi Karamanoğulları’nı da geri çekilmeye zorladı. Bu şekilde Sivrihisar tekrar Osmanlılar’ın hâkimiyetine geçti. Ankara Savaşı’nın ardından Anadolu’daki beyliklere topraklarını iade eden Timur, Sivrihisar’ı Kırşehir ve Beypazarı ile birlikte Karamanoğulları’na verdi. Şehzadeler arası mücadeleler sırasında Süleyman Çelebi tarafından muhasara edildiyse de alınamadı. I. Mehmed tahta geçtikten sonra Karamanoğulları Beyliği üzerine sefer düzenledi. Sefer neticesinde yapılan antlaşma gereği aralarında Sivrihisar’ın da bulunduğu bazı şehirler Osmanlılar’a geri verildi (818/1415).

Osmanlı idaresi altında Sivrihisar’ın fizikî durumuyla ilgili ilk bilgiler XV. yüzyılın ikinci çeyreğine aittir. 891’de (1486) biri Ermeni, yirmi dördü müslüman olmak üzere yirmi beş mahallesi bulunan şehrin tahminî nüfusu 3100 kişi (587 hâne, 141 mücerret) kadardı. Bu tarihte en kalabalık mahalle, doksan bir hânesi ve on sekiz mücerret erkek nüfusu bulunan Ermeni mahallesi idi. Müslüman mahallelerinden en kalabalık nüfusu olan mahalle ise Çöpük’tü (otuz sekiz hâne, on yedi mücerret). Bunu otuz beş hâne, yedi mücerret nüfusla Kılınç ve Kethüdâ mahalleleri takip etmekteydi. Diğer mahalleler Ahî Fethüddin, Araklı, Mescid-i Veled-i İhtiyâr, Kayalı, Hazinedar, Hacı Minnet, Hacı Veyis, Çapaklı, Hacı Hasan, Elmalı, Kapıcı, Kazzaz Sinan, Akdoğan, Tatlar, Veled-i Koçaç, Fâruk, Yenice (Seyyid Mahmud), Cami, Gedik, Hacı Ashab ve Hacı Kutbeddin adlarını taşımaktaydı. 927 (1521) yılı tahrir kayıtlarında ise mahalle sayısında bir değişiklik olmadığı görülür. Ancak Mescid-i Veled-i İhtiyâr mahallesi Eskici Hacı, Veled-i Koçaç mahallesi ise Umuroğlu adlarıyla da anılmaya başlandı. Bu tarihte nüfus yaklaşık 3500’e (621 hâne, 303 mücerret) yaklaştı. En kalabalık mahalle yine Ermeniler’in topluca ikamet ettiği yerleşme alanıydı (116 hâne, elli üç mücerret). Müslüman mahalleleri arasında en kalabalığı yine Çöpük’tü (otuz sekiz hâne, yirmi üç mücerret). Bunu otuz yedi hâne, yirmi iki mücerretle Kapıcı ve otuz altı hâne, on dört mücerretle Kılınç mahalleleri takip etmekteydi (BA, TD, nr. 111, s. 243-255). XVI. yüzyılın ilk yarısında Sivrihisar’da iki cami, on bir mescid ve on iki zâviye bulunuyordu. Ayrıca vakıflar arasında bir bedesten, beş hamam ve elli dört dükkân mevcuttu (166 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri 937/1530, Ankara 1995, s. 131-133). Ayrıca geliri timar olarak verilen bir başhâne vardı.

XVII. yüzyıl sonlarında şehrin nüfusunda büyük bir düşüş oldu. 1110 (1698-99) yılına ait avârız tahririnde mahalle isimleri kaydedilmediği için mahalle sayısı bilinmeyen şehirde 189 nefer müslüman, kırk iki nefer gayri müslim erkek nüfus vardı (yaklaşık 1200 kişi). XIX. yüzyıl sonlarına doğru şehrin nüfusu önemli oranda arttı. 1893’te şehirde 12.210 kişi yaşamaktaydı. Şemseddin Sâmi, Sivrihisar’ın oldukça mâmur ve gelişmiş bir ticaretinin bulunduğunu belirtir; nüfusu 11.211 kişidir; ayrıca çarşısı, birkaç camisi, rüşdiye mektebi ve 1500 ciltlik kütüphanesi olduğunu kaydeder. 1917 yılında ise şehrin nüfusu tekrar önemli oranda azalarak 6356 kişiye düştü.

Sivrihisar, XV. yüzyılda ve XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde Hudâvendigâr sancağına bağlı bir nahiye, 1530’da kaza olarak kaydedilmiştir. XVII. yüzyılda da Hudâvendigâr sancağına bağlı kazalar arasında yer alıyordu. Bu durum XIX. yüzyıla kadar devam etti. Bu asırda yapılan yeni idarî düzenleme sonrasında Sivrihisar, Ankara vilâyetine bağlı bir kaza merkezi oldu. 22 Mart 1331 (4 Nisan 1915) tarihli irade ile Kütahya sancağına bağlı Eskişehir’in livâ haline getirilmesiyle Sivrihisar kazası Mihalıççık ile birlikte Ankara’dan ayrılarak Eskişehir’e ilhak edildi.

891 (1486) yılında Sivrihisar nahiyesi 140 köyden meydana geliyordu. Tahminî nüfus 12.000-12.500 (2292 hâne, 621 mücerret) kadardı. 1521’de köy sayısı 108’e düştü. Kırsal kesimde yaşayan nüfus sayısı önceki sayıma göre azaldı. Bu dönemde toplam nüfus 9500-10.000 kadardı (1718 hâne, 643 mücerret). XVII. yüzyılın sonlarında ise köy sayısı elli altıya geriledi; köylerin nüfusu da önemli oranda azalarak yaklaşık 1500’lere kadar indi (295 nefer). 1831 sayımına göre Sivrihisar kasaba ve köylerinin nüfusu 12.500-13.000 civarındaydı (6290 erkek nüfus). XIX. yüzyıl içerisinde Sivrihisar’ın nüfusunda büyük oranda bir artış meydana geldi ve 1893’te toplam nüfusu 34.903’e kadar yükseldi. XX. yüzyıl başlarında nüfus 32.442’ye düştü.

XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında Sivrihisar’da Kafkasya, Kırım, Romanya, Bulgaristan ve Bosna taraflarından Osmanlı topraklarına göç eden muhacirler iskân edildi. Bunların bir kısmı mevcut köylere yerleştirilirken bazıları için yeni köyler kuruldu. Bu şekilde yeni kurulan köylerin isimleri şunlardır: Ertuğrul, Osmaniye, Orhaniye, Hudâvendigâr, Selimiye, Süleymaniye, Aziziye, Mecidiye, Mahmudiye, Hamîletülâsâr ve Zafer-i Hamîdî. Sivrihisar XIX. yüzyılın sonlarında meydana gelen kolera salgınından etkilendi ve bazı köylerde ölümler oldu. 22-23 Temmuz 1905 gecesi Sivrihisar kasabasında gayri müslimlerin ikamet ettiği mahallede çıkan yangında 80-100 ev yandı ve iki kişi yaralandı.

Sivrihisar’da önemli şahsiyetler yetişmiştir. İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Bey ve onun oğlu olup bir ara vezirliğe getirilen, Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devirlerinin önemli âlimlerinden Sinan Paşa, meşhur mutasavvıflardan Aziz Mahmud Hüdâyî Sivrihisar’da büyümüştür. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde devlet yönetimine damgasını vuran Çandarlı ailesinin de Sivrihisarlı olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca Sivrihisar çeşitli rivayetlerde Nasreddin Hoca ve Yûnus Emre ile de irtibatlandırılır.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra 17 Temmuz 1921’de Yunanlılar’ın işgaline uğrayan Sivrihisar 1 Eylül 1922’de kurtarıldı. Cumhuriyet döneminin başlarında 1927 yılında 5989 olan şehrin nüfusu 1950’de 6615’e, 1970’te 8429’a yükseldi ve ilk defa 1985’te 10.000’i geçti (10.083); 2000 sayımı verilerine göre 10.574’e ulaştı. 2007 verilerine göre ise 10.293’e geriledi. Sivrihisar bugün tarihî dokusuyla dikkat çeken bir ilçe merkezi olup büyük bölümü sit alanı ilân edilmiştir. Önemli tarihî eserleri arasında Anadolu’nun en büyük ahşap direkli camilerinden olan ulucami, İlhanlı Beyi Sultan Şah için Melikşah tarafından yaptırılan Alemşah Kümbeti (728/1327-28), Necîbüddin Mustafa’nın Hoşkadem Camii, Kurşunlu Cami (897/1492) ve Saat Kulesi zikredilebilir.[1]

Kurtuluş (istiklal) Savaşı ve Milli Mücadelede Sivrihisar

Milli Mücadele’nin ilk günlerinden itibaren Sivrihisarlılar, sergiledikleri vatanseverlikle, bu kutsal mücadelenin kazanılmasında önemli bir rol oynamışlar; savaşın bütün acımasızlığı ve vahşeti karşısında ortaya koydukları asil davranışla da, Milli Mücadele tarihimizde hak ettikleri yeri almışlardır.

Sivrihisarlıların Kuvay-ı Milliye’nin ikmali hususundaki katkılarını ise şöyle özetlemek mümkündür:

1- Sivrihisar halkı tarafından 50 kişilik bir müfreze teşkil edilmiştir. Her türlü ikmali Sivrihisarlılar tarafından yapılan bu müfreze; kaza ve civarının güvenliğinin sağlanmasına çalıştığı gibi, İngilizlerin Eskişehir’den uzaklaştırılmasında ve Bolu İsyanı’nın bastırılmasında da üstün hizmetlerde bulunmuştur.

2- Batı Cephesi Komutanlığının göreve başladığı esnada Sivrihisarlılar, 35 bin lira nakit para yardımı yapmakla, yardımın en güzel örneğini vermişlerdir. Daha sonraki günlerde bu yardımlar devam etmiş, 500 adet mavzer tüfeği ve 43 at (koşumlarıyla beraber) askerimize hediye edilmiştir.

3- Bütün Anadolu’ya örnek olmak üzere Sivrihisar ismi ile bir uçak satın alınarak Türk ordusuna bağışlanmıştır (18 Haziran 1921).

4- Halkın ulusal hareket lehindeki çalışmalarını öğrenen düşman, en feci zulüm ve vahşeti yaparak, Sivrihisar’ın köylerinin tamamına yakınını tümüyle yakmış, 150 bin koyun ile 40 bin sığırı ve çok miktarda eşyayı gasp etmiştir. Halk, uğradığı zulüm ve vahşetlerden asla ümitsizliğe kapılmamış; evlatlarını cepheye göndermiş olan ihtiyar ana ve babalar, omuzlarında ordunun günlük ihtiyaçlarını taşıma isini üstlenmişlerdir. Bu arada bir yıl süreyle Sivrihisar merkezinde karargah kuran 3. Kolordu’nun bütün subay ve erlerine halk, yaralı gönüllerini açmış; gerektiğinde kendi yiyecek ve içeceklerini onlarla paylaşmıştır.

5- Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne 50 bin lira gönderilmiştir.

6- Ordunun taşımacılıkta kullandığı zayıf hayvanlar, düşman tarafından yakılan köylerin halkına dağıtılmıştır. Köylü bu hayvanları besleyerek işe yarar hale getirmiştir. Bunlar, Büyük Taarruz esnasında, 500 araba ile 2. Ordunun emrinde önemli nakliye hizmetinde bulunmuşlardır.

7- Ocak 1921-Temmuz 1921 tarihleri arasında Hilal-i Ahmer (Kızılay) tarafından düzenlenen bağış kampanyası dolayısıyla Sivrihisar İlçesinden 6.000 Krş. Ankara’ya gönderilmiştir.

Milli Mücadele esnasında 195 şehit veren Sivrihisar halkı, Kurtuluş Savaşı esnasında özellikle Kuvay-i Milliye’nin ikmali konusunda örnek davranışlar sergilemiş, unutulmaz hizmetler sunmuştur.

Sivrihisar’ın Türk Milli mücadelesine katkıları bağlamında iki önemli şahsiyeti de mutlaka zikretmek gerekir. Bunlardan biri, Mehmet Niyazi (Çamoğlu) Efendi’dir. 1863’te Sivrihisar’da doğan Mehmet Niyazi Bey, Çamzade Hacı Ahmet Efendi’nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini medresede tamamladıktan sonra ticaretle meşgul oldu ve yöresinde hayvan yetiştiriciliği yaptı. Bu arada Liva Meclisi ve İdare Heyetinde üye olarak bulundu. TBMM’nin I. Döneminde Eskişehir’den Milletvekili seçilerek 23 Nisan 1920’de açılışına katıldı. Mecliste İktisat Komisyonunda çalıştı. 26 Ocak 1922’de Harp Encümeni kararıyla ordu geri hizmetlerine gözetim ve yardım için izinli sayıldı. Üç ay batı cephesindeki askerin iaşe işlerine yardımcı oldu. Milletvekilliği sona erince Eskişehir’e dönerek işleriyle meşgul oldu. 20 Kasım 1945’te İstanbul’da öldü. Evli ve iki çocuk babası idi.

Diğer önemli şahsiyet ise Sivrihisar Müftüsü Mehmet Ali Niyazi Efendi’dir. 1873’te Sivrihisar’da doğan Niyazi Efendi, Helvacızde Müftü Osman Efendi’nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Sivrihisar’da yaptı. Daha sonra İstanbul’a giderek öğrenimini tamamladı. Öğrenimi sonrasında 1908’de Sivrihisar Ziyaiye Medresesi’nde müderris olarak göreve başladı. Bu görevde iken, 7 Mart 1909’da Sivrihisar Müftülüğü’ne atandı. Milli Mücadele’nin ilk günlerinde milli harekata katıldı. Kuvay-i Milliye’nin ikmali hususunda önemli hizmetleri oldu. Ankara Fetvası’nı tasdik ederek ulusal direnişin dinî yönden de meşru olduğunu halka duyurdu.19 Nisan 1930’da görevde iken vefat etti. Sivrihisar mezarlığına defnedildi. Ailesi, “Erdoğan” soyadını aldı.

Mondros Mütarekesi sonrasında Sivrihisar, stratejik bir merkez olarak hem siyasi hem askeri birçok olaya sahne olmuştur. Ankara ve Eskişehir gibi Milli Mücadelenin iki önemli merkezine yakın bir konuma sahip olan Sivrihisar; önce İngiliz Kontrol Kıtaları tarafından işgal edilen Eskişehir’in kurtarılması amacıyla gerçekleşen I.ve II. Eskişehir Harekâtlarında, sonra da Kütahya-Eskişehir Muharebelerinin sonucunda Yunan işgal kuvvetlerinin ileri harekatı sırasında önemli bir merkez olarak milli kuvvetlere kucak açmıştır. Siyasi gelişmeler karşısında ilk andan itibaren milli kuvvetler safında yer alarak, zaferin kazanılmasına kadar bu durumunu muhafaza etmiştir.

Milli Mücadelenin ilk günlerinde Eskişehir’deki İngiliz birliklerine karşı gerçekleştirilecek harekât için 13 Eylül 1919’da Sivrihisar’a gelen Ali Fuat Paşa, Sivas’ta Kongre Heyet-i Merkeziyesi’ne 14 Eylül’de çektiği telgrafta, maiyetindeki müfreze ile Sivrihisar’a geldiğini ve her tarafta çok iyi karşılandığını; buradan birkaç bin “millî efrad” alarak, Eskişehir’e hareket edeceğini bildirdi. Öte yandan aynı gün Eskişehir’deki Kolordu Kumandanı Kiraz Hamdi Paşa; Harbiye Nezaretine çektiği telgrafta, Sivrihisar ve Haymana taraflarında milli teşkilatlar kurulduğunu ve bu teşkilatların günden güne güçlendiklerini bildiriyordu.

Bu arada Milli Mücadele’nin en kritik günlerinde, Sivrihisar ileri gelenleri, Sivas Umumî Kongre Heyeti’nin İstanbul’daki Damat Ferit Paşa hükümeti ile münasebeti kesme kararına uyarak; Eskişehir, İstanbul Hükümeti ile ilişkilerini kesinceye kadar bağımsız kalacaklarını bildirdiler. Bu durumla ilgili olarak da İstanbul Hükümeti yanlısı Kolordu Kumandanı Kiraz Hamdi Paşa, Eskişehir’den Harbiye Nezaretine gönderdiği yazıda durumu şöyle bildiriyordu: “Eskişehir Sancağı’nın Mihalıçcık ve Sivrihisar kazaları da kongre mukarreratına tabiiyetle, merkez Liva ile alâkalarını kesmişlerdir. Sivrihisar ellerindedir”. Hamdi Paşa’nın büyük bir telaşla İstanbul’a bildirdiği bu durum, bölgeye hakim olma açısından son derece önemli bir gelişme idi. Bu fiili durum karşısında İstanbul hükümeti yanlısı Eskişehir Mutasarrıfı Hilmi ve Kolordu Kumandanı Hamdi Paşa’nın cesaretleri büsbütün kırılmıştı.

Öte yandan Ali Fuat Paşa Eskişehir ve çevresindeki durumla ilgili, 20/21 eylül tarihli raporunda; Mihalıççık, Mahmûdiye ve Seyitgazi milli müfrezelerinin yanında, Sivrihisar milli müfrezesinin de katıldığı bir kuvvetle Eskişehir’in doğusunu tuttuklarını belirtmektedir. Aynı şekilde, Eskişehir’deki ingiliz birliklerine karşı Eskişehir dışında ulusal harekatı muhakkak bir surette kabul ettirecek ve şehri süratle sarabilecek kudret ve kuvvete millî müfrezelerle halk kitlelerinin katılmasını sağlayacaktı. Teşkilatın merkezi Sivrihisar olacaktı ve bu teşkilat Sivrihisar’dan yönetilecekti. Nitekim Sivrihisar müfrezelerinin de katkılarıyla gerçekleşen Eskişehir harekatlarıyla, İngilizler Eskişehir’den çıkarılmışlardı. Bu arada Sivas Kongresi günlerinde Mihalıççık ve Seyitgazi ile birlikte Sivrihisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de oluşturulmuş ve cemiyet, faaliyetlerine başlamıştı.

Milli Mücadele tarihinde Sivrihisar, ilk defa Ankara dışında bir Heyet-i Vekile (Bakanlar Kurulu) toplantısına ev sahipliği yapmakla da ayrı bir öneme sahiptir. Zira Yunan ileri harekatı sırasında Meclisin Kayseri’ye taşınması bile düşünülmüşken, böyle bir toplantının Sivrihisar’da yapılması, koşulların değiştiğini, zaferin yakın olduğunu gösterdiği gibi ordu ve halk üzerinde olumlu bir etki de yaratmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısı üzerine 25 Mart 1922 günü Sivrihisar’a gelen Heyet-i Vekile üyeleri halk ve askerler tarafından karşılanmıştır. Burada İtilaf Devletlerinin 22 Mart tarihli ateşkes önerisine verilecek cevap tartışılmıştır. Diğer yandan Sivrihisar aynı günlerde çok önemli iki konuğu ağırlamıştır.

28 Mart 1922 günü Sovyet Rusya Elçisi Aralov ve Azerbaycan Elçisi Abilov, Polatlı’dan Sivrihisar’a gelerek M.Kemal Paşa tarafından resmi törenle karşılandılar. Geceyi Sivrihisar’da geçiren konuklar ertesi gün Sivrihisar’da bir okulu ziyaret ederek, öğrencilerin Mustafa Kemal Paşa hakkında söyledikleri şarkıları dinleyip, öğretmenlerini ödüllendirdiler. Öğleden sonra da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Sivrihisar’dan ayrıldılar.[2]

 

 

[1] İbrahim Sezgin, DİA, Sivrihisar mad. Cilt:37, s. 289.

[2] http://sivrihisar.web.tr/sivrihisar-tarihi.html#f